13 Kasım 2016 Pazar

Makyaj Bazları Üzerine

Merhaba,

Elimde olan makyaj bazlarını anlatmadan önce , makyaj bazı nedir ? ne zaman kullanılır? sıklığı nedir? Gerekli midir ? sorularına bilgim dahilince yardımcı olmaya çalışacağım.

Öncelikle makyaj artisti değilim ancak yaşımın ve kullanarak geçirdiğim zamanın tecrübesini az biraz okuduklarımla harmanlayacağım.

Makyaj bazları ; o gün yapacağınız makyajdan önce cildinizi iyice nemlendirdikten ve cildinize nemi emmesi için 15 dakika zaman tanıdıktan sonra makyajın altına cildinizin türüne göre uygun bir baz seçip , gözenek ve yağlanmaya meyilli bölgelerinize nazikçe uygulayacağınız bir nevi makyaj tutucu makyajınızı daha uzun süre ciltte tutan kozmetik ürünüdür. İsterseniz tek başına ya da makyaj sonrası üzerine bile uygulayabilirsiniz tabi.

Genelde sabah evden çıkıp, akşam geç saatlere kadar çalışan ya da makyajını yenileyemeyecek durumda olan kişilerin sıklıkla kullandığı bir şeydir veya özel davetlerde de bozulmaması için kullanılabilir. gözenek problemi fazla olanların da gözeneklerini bulanıklaştırmak için sıklıkla kullanabileceği bilinmektedir.

Peki gerekli midir? - Bence gereklidir ziraa benim gibi gün içinde t bölgesi makyajla birlikte parlama yapan ya da gözenekleri fazla belirgin olanların daha homojen daha pürüzsüz görünmek isteyebilmekte ve her gün olmasada genelde kullanılması taraftarıyım.
Evet makyajı daha iyi tutuyo ve cildi daha pürüzsüz gösteriyorlar
Ancak buna başvurmadan ve gözenekleri cildi daha fazla tıkamadan her gün gözenek ve yağlanma için bakım şart. mesela tonik mesela maskeler gibi.. ayrıca çoğunda hatta belki hepsinde silikon var.. silikonda biliyorsunuz cilde pek iyi değil..

dip not : kokusu rezalet olsa da arkadaşlar gözeneklerden muzdarip iseniz bir sonraki yazılarımda mutlaka yer vereceğim ama şimdiden söyleyelim mutlaka elma sirkesi! biraz sulandırıp bir şişeye elma sirkesi koyup çalkalayın ve pamuk ya da elleriniz yardımıyla sabah ve akşam cildinize tonik yerine uygulayın.. inanılmaz sıkıklaştırıyor ve gözenekleri 1ay da minimuma indiriyor diyebilirim.

Gelelim az miktar da olan elimde ki bazlara ve yorumlarıma ;

The Balm Face Primer Base Visage :


benim ilk makyaj bazım. The balm a olan ilgim ile buna da göz atmak istedim ve indirimde yakaladığım bu bazı oldukça severek hala kullanıyorum. fındık tanesi büyüklüğünde alıp tüm yüzüme yediriyorum hatta ve hatta tavsiyemdir dudaklarınızada uygulayın. Ben mat ruj hastası olan biri olarak dudaklarımı mat ruj sürünce altında bu bazdan uyguluyorsam dudaklarımı çat-lat-mı-yorrr a dostlar! =)
içerisinde silikon var ama. dediğim gibi yüzünüze dokunduğunuzda kadifemsi pürüzsüz yapıyor. dokusuna ve yüzüme dudaklarıma bıraktığı etkiyi çok seviyorum. her gün elim gidiyor mu derseniz ; hayır. Zaten her gün makyaj yapmıyorum. önemli günlerde elim en çok buna gidiyor diyebilirim.

içeriğini incelemek isterseniz şöyle :
30 ml ancak baya bereketli az miktar yettiği için 6 ay kullanım süresi içinde 6. aya kadar kullanabilirsiniz.
Gratislerde The Balm standında satılmakta. fiyatı 46 tl gibi olması lazım. indirimde çok daha ucuza kapabilirsiniz.

Benefit The Pore-Fessional :
Çokça fazla övgüler aldı merakımı inanılmaz cezbetmiştir. gözenek problemimden dolayı ve gözenekleri olanların fazla tavsiyesi üzerine hemen Sephora ya uğrayıp seyahat boyunu denemek istedim. açık konuşmam gerekirse o kadar da övdükleri kadar değilmiş. balm a göre kıvamı daha katı bu da silikon içermekte ama biraz kurutuyo sürdüğüm yeri. Gözeneklerimi elbette yok etmedi hala makyajımın altında selam çakıyorlar bana ama gözle görülür fark var hakkını yiyemem.. Ama dediğim gibi bittiğinde alacağımı sanmıyorum. balm dan daha memnun kaldım şaşırtıcı şekilde.
Ancak şu bir gerçek , T bölgemde ki parlamayı önledi. Ha bir de ambalajlarına ve esprili anlatımlarına bayılan bi tek ben miyim ? vuruluyorum yahu. Zaten bu bir, balm iki.. yapmayın yahu =)
seyahat boyu olduğu için yanınızda taşıyabilirsiniz rahatlıkla. ürün çok az harcamak istemedim :/
sephora lardan 59 tl ye alabilirsiniz seyahat boyunu denemek için.


Rimmel London Stay Matte Primer :


Bir şey söyleyeyim mi ? Benim aslında en en en sevdiğim bu oldu. Aralarında sıralama yapsam the balm ile kapışarak bir tık daha öne geçer. neden mi ? Çünkü yağlı cildimi muazzam tölere etti. cildimi sürdükten 3-4 dk sonra matlaştırarak yağlanmayı oldukça geciktirdi. defalarca tek başına kullandım ve fazla memnun kaldım.

Eğer primer almak istiyorsanız ve cildiniz yağlı ise bence o kadar para dökmeden önce Watsons mağazalarından birine girip Rimmel London standından ben 10 tl ye almıştım sanıyorum 15 tl gibi bir fiyatı oldu şimdi mutlaka bi denemenizi isterim. ben önce buna denk gelmiş olsaydım sanıyorum başka baz denemek istemeyebilirdim. :)30 ml tüp içinde yine az miktar tüm yüze yetiyor. tek handikabı kesinlikle matlaştırıyor evet ama gözeneklerimi bir gram bulanıklaştırmadı. ben matlığına vuruldum. yağlandırmayı geciktirmesine vuruldum makyajı yüzümde sabitlemesine vuruldum.


benim makyaj bazı deneyimlerim bu şekildeydi. Aslında bazdan bile sayılmayacak ancak çoğu youtuber ın inanılmaz gazına gelerek evde abimin kullandığı nivea aftershave balsam ı ödünç çalarak makyaj altında denedim de yok anacım erkek gibi koktum.

ha kokusu bence muazzam ama kesinlikle baz yerine kullanılamaz. bi kere inanılmaz yapış yapış yaptı cildimi.. ha beğenen var ve kullanan var baz şeklinde ama maalesef benim cildimde yapış yapış etki bıraktı 15 dk sonra makyajı yaptığımda ise her hangi bir sabitleme etkisini göremedim. fakat banyodan sonra hakikaten bi ferahlık veriyo yüze :)













sizin makyaj baz tavsiyeleriniz ya da kullanıpta memnun kalmadıklarınız var mı ? lütfen beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum bırakmayı unutmayın. Sevgi ile kalın :)

Pure Beauty Bulgarian Rose BB Cream

Merhaba sevgili Blog camiası :)

Bugün herkesin seve seve kullandığı, bazılarının nötr baktığı bir kozmetik ürününü anlatacağım.
Ben mi? ben vallahi çok kararsızım aslen.

Pure beauty bb cream.. Öncelikle watsonlarda 30 tl gibi bir fiyata satılmakta.
ben özelliklerinden bahsedeyim ziraa hepiniz bb kremler nedir ne değildir eminim hakimsinizdir.
krem üzerinden gidecek olursam;
-spf 42 güneş koruma faktörü bulunduran (oldukça yüksek ve tek başına yeterli)
-tek renk seçeneği bulunduran
-içerisinde bulgar gülü var ve kokusu muazzam (koku hassasiyeti olan varsa sürdükten 1 dk sonra koku kayboluyor.)
-30 ml şişe içerisinde ancak 2016 mayısta aldım şuan kasımdayız abartısız söylüyorum dibini görüyorum artık o kadar bereketli bir ürün i her gün abartısız kullandım. (her gün olmasa bile hafta 5 kesin)
-ciltle bütünlenşip renginizi alıyor ve ferah hafif ıslak bitiş sağlıyor. yağlı ciltli biri olarak üzerinden yalnızca bir kere transparan pudra geçiyorum gün içinde bana yetiyor)
-cilt tonunuzu muazzam eşitliyor
-kapatıcılığı bana göre ortanın bir tık üzerinde.. kapatacak aman aman yer yok suratımda belki ondan böyle bir yorum yapabiliyor olabilirim ancak elimdeki bir kaç fondöten e taş çıkartır :)
-paraben içermiyor
-dermotoloji testinden geçtiğini belirtiyor
-kapağı akma damlatma yapmıyor yani yanınızda rahatlıkla taşıyabilirsiniz


gelelim bana göre eksilerine
-ürünün dış ambalaşı şişesi o kadar büyük ve içerisindeki miktar o kadar ambalaja göre az ki sanki yarısı hava ruffles cips gibi komik bir görüntü oluyo ilk aldığınızda
-sanıyorum içerisindeki spf42+++ dan dolayı inanılmaz sivilce yaptı bende o yüzden dikkatli kullanın derim dostlar
-telefona çok bulaşıyor gün içinde.. bak bu beni çıldırtıyor..

cildimde aşama aşama duruşu şöyle ;


biraz yoğun ama kalın olmayan bir yapısı var;
üzerinde cildinize elle dağıtmanızın daha homojen bir sonuç elde etmenizi sağlayacağı yazıyor
sürdükten 30saniye sonra önce ciltle uyum içine giriyor ;

sürdükten yaklaşık 1 dakika sonra böyle cildinizde glowy bitiş sağlıyor.. bu görüntüsüne bayılıyor desem yeridir.



Siz Pure Beauty BB Bulgarian Rose Cream kullandınız mı hiç ? Varsa yorumlarınızı yorum kısmına beklerim. soracağınız sorular olursa da beklerim. =) Blog yazımı beğendiyseniz lütfen beğene basmayı unutmayım. bir sonraki yazı da görüşmek üzere.. Sevgi ile kalın

13 Ekim 2016 Perşembe

Kozmetik Tüketim Çılgınlığı'na Kısa Bir Eleştiri Yazısı

Şimdilerde her şey tüketir olduk. Şimdilerde dediğim öyle 1-2 senedir değil baya 10 senedir falan. Sevgiyi tüketir olduk, aşkı bulduğumuz an maksimum 2 ay da her şeyini yaşatıp tüketir olduk, parayı bulduğumuz an "anında hemen şunu da alayım bundan da geri kalmayayım " diyip 1 hafta , bilemedin 1 ay kullanacağın sonra yüzüne bakmayacağın şeyleri satış politikası ve aman geri kalmayayım diye aslında işine yaramayacak bir şey olduğunu içinde muhakemesini yapıp bilmene rağmen sahip olup tükettik. insanoğlu bu sanırım elinde avucunda ne varsa hızla tüketmek ... elbette tüket tüketmelisinde .. fakat bu kadar çok şeyi bi arada ? yoo dostum yoo.

yaklaşık bir senedir doğru makyaj teknikleri öğrenebilmek adına (yaş geldi27 ye, cilt olmuş çarşamba pazarı) bir çok youtuber bloger keşfedip cildime en uygun olan içeriği temiz ürünler araştırıp ona göre bütçe ayarlayıp her ay bana uygun kullanabileceğim miktarda ürün alıp evimin yolunu tutuyordum. Lakin ki işin iç yüzüne araştıra araştıra bazı bu işten para kazanan meslek haline getiren yazar ve youtuber ların ne kadar kötü örnek olduğunu olabileceğini ve oldukça büyük zararda insanları etkileyebileceğini bilmiyordum. acı bir gerçek biri bir ürün tanıtıyor bayılıyorum şöyle güzel böyle güzel diyor hoopp o ürün bir anda ilgili satıcı mağazalarda anında fiyatı çıkıyor ve hopp ürün 1 gün içinde piyasadan silinircesine bitiyor. sonra başka bir ürünü beğeniyor övmekle kalmıyor her gün kullanıyorum yalanını ortaya atıyor. Sonuç : ürün standlarda yok geldiği zaman da 1 ay önce örnek veriyorum 20 tl ise bir anda 40 tl ye çıkıyor ve %50 indirim ile 20 ye alabilirsiniz diyor.. (dolardan hızlı yükselen kozmetik ürünü vaybe! ). O youtuber tıklanarak para kazanıyor, x marka aldığı reklamla para kazanıyor, mağazalar ürünü sattıkça ve fiyatları şişirdikçe daha da çok kar ediyor. zararı kime oluyor biliyor musun ? yaşı küçük kitleye,az makyaj yapan elinde bulunmasını istediği ürünleri almak isteyen sana, bana bize ... yaklaşık 2 aydır hiç bir ürün almıyorum işime yarasa dahi ... ziraa mutlaka internette şişirilerek övülüyor ve ürünü ne bulabiliyorum standlarda ne de aynı fiyatıyla .. bu kadar tüketim çılgınlığı bu kadar bu işe heveslenmek nedir?elbette işini muazzam titizlikle yapanlar var bir tane örnek vermem gerekirse takip edip severek izlediğim özel hayatına bakmaksızın GÖRKEM KARMAN olur ama hepsi böyle değil maalesef. ben youtuberların yerinde olsam eğer ki yaptıkları iş makyaj ürünlerini tanıtmak, makyaja dair bir şeylerse lütfen her videonun açıklama kısmında en azından üstlerine düşen görevi yerine getirip, gençlerimizi hedef almasınlar 12 13 yaşında fondöten kullanmak nedir ? buna teşvik etmek nedir ? o gencecik ciltlere yazık değil mi ? deminde örnek verdiğim gibi bir kaç youtuber sağolsun dinlensin ya da dinlenmesin videosunda ya da açıklama kısmında uyarıyor genç takipçilerini kullanmayın erken yaşta cildinizi mahvedecek ürünler diye .. ama bazıları .. umurunda bile değil gençlere verdiği zararı .. yalnız bununla değil tüketim çılgınlğı .. çoğu şeyde var ama buna özellikle değinmek istedim. youtube da artık günlük rutinim diye oldukça yeteneksiz özensiz ve özentili videolar ile karşılaşmaktan gerçekten bıktım. bu günde bu konuyu yazmamın özellikle sebebi az önce kız lisesinin önünden geçerken 15 yaşında bir kızın kıpkırmızı rujuyla fondötenini tazelemesine şahit olmamdan dolayıdır. o kızcağız adına ben çok üzüldüm diyebilirim.

dilerim ki bu yazı bir çok kişinin dikkatine ulaşabilir.

saygılarımla.

Avene Thermal Spring Water

Yeniden Merhabalar

27 yaşında termal suyla tanışmanın vermiş olduğu şapşikliğiyle yazıma girmek istiyorum.

yahu nasıl geç keşfettim ben bu ürünü dedim kullanımının 1. haftası sonrasında gözlemlediğim etkilerine ayna da bakıp bakıp.



Şimdi efenim termal su nedir : aslında kullanım alanları oldukça geniş ziraa içinden çıkan kılavuzda yaralanmalardan tutun bebeklerin pişik yaptığı bölgelere, makyaj sabitleyici olarak veya öncesinde cildi rahatlatmaya, güneş yanıklarından, lekelere kadar çoğu yere iyileştirici dizginleştirici etkisi olan cildi yumuşatan mineralli sudur. Avene'nin çoğu ürününü beğenip kullanan biri olarak bunu nasıl olduysa(!) es geçmişim. tesadüfen internette makyaj sabitleyici püskürten şişe içinde bi bişi ararken avene termal suyunun bu işe de yaradığını okudum. hemen eczaneden aldım. ancak hiç makyaj sonrasına kullanmadan sabah akşam rutin cilt bakımının üstüne bu ürünü sıkınca cildimin ferahladığını nefes aldığını hatta ve hatta varolan lekelerimin bile kızarıklıklarını geçirip hafiflettiğini gözlemledim. buz dolabında kullanan da var tabiki yaz aylarında extra serinlik sağlar bu durum ama kış aylarına giriyoruz malum e ben de de şişe 150 mm olunca bu beni hazirana temmuza kadar götürür. o zaman da 300 mm almayı düşünüyorum

Elbetteki cildime iyi gelen tek ürün bu olmadı ancak cilt bakım rütinimin sonrasında gece yatmadan özellikle kullandığımda cildimi çok güzel yağlandırmadan nemlendirdiğini ve kusurların görünümünü biraz hafiflettiğini , leke izlerini silikleştirdiğini söyleyebilirim.
herhangi bir dermokozmetik eczaneden temin edebilirsiniz. aldığım boyutta olan yanılmıyorsam 25 tl idi.

Aranızda kullanan var mı ? kullanıp memnun olmayan varsa yorum kısmında belirtebilir


Sevgiler :)

24 Eylül 2016 Cumartesi

the balm meet matte hughes long-lasting likit rujlarım

Herkese yeniden merhabalar

Öncelikle geçmiş kurban bayramınızı kutluyorum.

Hemen başlıktan da anlayacağınız üzere elimde olan ve her gün severek kullandığım the balm markasına ait likit mat rujlarından çok kısa bahsedeceğim

Öncelikle The Balm markasına ait hiç bir ürün hayvanlar üzerine test yapmamakta bu zaten tercih etmemin ilk sebebidir. ürünlerinin çoğunda paraben ve talc içermemesi ve ambalajlarının mükemmeliği beni gratis standında kendine çılgınlar gibi çekiyor diyebilirim.


Görüldüğü üzere biraz abartıp resmen tüm seriyi almış olabilirim evet.. yuh dediğinizi duyar gibiyim ama size bir şey söyleyelim mi ? Ben kesinlikle mat ruj hastasıyım elimde sadece kayda değer iki adet normal ruj gerisi çeşit çeşit envai markalarla kaplı mat rujlar :)
Çoğunu zamanında gratis indirimiyle alıp bazılarını yedekledim diyebilirim. özellikle herkesin bayıldığı tabiki de charming. fakat benim sanılanın aksine yedeklediğim ve sürekli severek kullandığım aralarında yapısını en çok sevdiğim iki tanesi var : trustworthy ve sincere

Gelelim yapılarına artılarına eksilerine ;

Bir kere baştan söyleyelim koku hassasiyeti olan, duyarlı olan , kozmetikte koku istemeyenler bence tester ını bi deneyip ona göre alsınlar zira buram buram mentol kokuyo ki ben bayılıyorum buna.. istemsiz bi ferahlık veriyo ilk sürümde sürdükten 1 dakika kadar sonra kuruyup sabitleniyor ve koku elbetteki kayboluyoru. mentol dudaklarda hafif bi uyuşukluk yapıyor ancak asla dolgunlaştırmıyor. 



ben böyle aplikatörlü rujları daha çok seviyorum bence daha kullanışlı. ürünler fazlasıyla bereketli diyebilirim. sürümü rahat ve kolay pastel gibi fazla yumuşak olmadığı için dağıtırken kaydırmanız zor oluyor ve böylelikle çizgi (dudak) dışına taşırmıyorsunuz.



Bende ki renkle bunlar geri kalanını sevmedim renk olarak diyebilirim.

Sincere : pembeye çalan içinde çok hafif kahvelik barındıran commited ve charmingin karışımı ara renk gibi sanki. kesinlikle favorimdir.
Commited : belki de en az kullandığım pembe ağırlıklı gül kurusu mat ruj. maalesef dudağımdaki rengini beğenemedim bi türlü. Biliyorum herkesin favorisi ama ben pembeye çalan rujlar pek sevemiyorum diyebilirim içinde kahvelik içermesi lazım. 
Charming: çok çok hoş bir renk! herkese tavsiye edip aldırdığım tüm dudaklara yakışan ara ton.
kahvelik hafif mürdümlük ve gül kurusu karışımı doğal her makyaja giden renk. bitmesin diye az kullandığım doğrudur :)
Trustworthy : açık ara en sevdiğim tam kahverengi! kuruduğunda pastel 15 ile birebir aynı fakat normalde pastel 15 en favori rujumken bu onu solladı diyebilirim. kahve tonda ruj seviyorsanı hemen koşun gratise
Loyal : Tam bir kırmızı. renki pastel 09 dan sanki bir tık daha koyu ve muazzam duruyor. ancak maalesef ben bu markanın koyu rujlarını sevemedim. sürdükten yarım saat sonra içi siliniyor. biraz daha tutunmasını beklerdim dudağa bu rengin. yine de taşınması kolay bir ruj silinince tazeleyebiliyor ve bu kusurunu gizleyebiliyorum. yine seviyorum seni loyal. (kalp kalp kalp)
Adoring : o nasıl güzel bir bordodur yahu! direk bordo diyebilirim. çok güzel bir renk dağıtması aplikatörün kısalığından dolayı oldukça kolay bulaşmıyo ancak iç kısımlar loyal gibi si-li-ni-yooor!
çok çabuk siliniyor! ama rengi ... ah o beni cezbeden rengi ... 



Bendeki the balm markasına ait mat serisinden rujları bunlardı. sizinde deneyimleriniz ya da başka rengini tavsiyeniz var mı ? varsa yorum kısmına benimle paylaşabilir yazımı beğendiyseniz beğenebilirsiniz.

the balm markası Ülkemiz de yalnızca Gratisler de satılmaktadır. indirimsiz rujlar 36.90 tl
indirimli 21 tl hatta 18 tl ye kadar düşebilmekte.

sevgiler. :)

10 Eylül 2016 Cumartesi

La Roche Posay & Acnelyse (yağlı ve hassas ciltler için)

Yeniden Merhabalar

Bu sefer ki  yazımda sivilceli alerjik hassas ve sivilce lekeleri ile sıkıntı yaşayanları aydınlatma ve tecrübelerimi aktarmak için yazıyorum.

Öncelikle yineliyorum hassas ve karma yağlı bir cildim var. Aslında maalesef yaşadığım şehrin gazabına uğradığım için bu problemler biraz fazla nüksedebiliyor. 

Bundan 2 sene öncesine kadar bırakın sivilceyi leke dahi yoktu suratımda.. Bazı stresli zamanlarım 2014 son ayları ve 2015 te de derin bir kayıp ve üzüntü ile birlikte cildimde feci bir alerjik reaksiyonlar başlamıştı. 2014 yılında başlayan kilo verme serüvenimle birlikte 2015 temmuz ayının sonunda  24 kilo vermiş olmamın bununla bir ilgisi var mı diye düşünmüştüm önceleri. Ancak yediklerime oldukça dikkat ediyor fazla ten makyajı da yapmıyordum. umursamadım cildimi kötü bir dönemden geçiyorum ondandır dedim. Ancak sivilceler hem artıyor hem de yerini leke olarak bırakıyordu.. 

Kullandığım ürünleri kontrol ettim ve evet o zaman dank ettiğim ilk şey saçma sapan ucuz basit pudralar paraben içeren yağlı ciltleri mahveden ürünler güneşe korumasız çıkmaların ceremesini çekiyordum. elimde ne kadar makyaj malzemesi varsa hepsini çöpe attım önce. sonra dermatoloğa gittim. abartı bir durum olmadığını kontrol altına alınabileceğini söylerek önce bana antibiyotik yazdı. cildim hepsini kustu. açıkcası bunun için ayrı bir blog yazmak istiyorum sivilce ve lekelerimden kurtulma serüveni adı altında :)
Her neyse gel zaman git zaman girdiğim bir eczaneden leke ve hassas cildim için yıkama jeli ve kremi arıyorum dedim. direk bu seriyi önerdi.  


Acnelyse : Bir nevi cilt soyucu krem. 20gr ve içerisinde etken madde Retinoik asit var %0.1 oranında. aslında ciddi bir oran ve çok güçlü bir krem. internette araştırmıştım o kadar zararlı ve yanlış bilgiler dolanıyor ki anlatamam size. O yüzden bir kere de doğru bir şekilde benden dinleyin ve uygulayın istiyorum. Öncelikle dünyanın en pahalı kremi de olsa hiç bir krem lazer yapılmadığı sürece sonsuza dek lekelerinizi geçirmeyecek. belki bir süreliğine evet. O yüzden pahalı kremlere karşıyım. geçici çözümler ziraa. onlarla yaşamayı ve minimuma indirmeyi kabullenmek gerek. bu kremi eğer yoğun sivilce problemi ve haftalarca geçmeyen sivilceleriniz var ise, derin olmayan sivilce lekeleriniz veya pürüzleriniz var ise, siyah noktalarınız çılgınlar gibi arttı ise evet siz kullanmalısınız 
Önemli dipnot : bu ürünü kullanmaya başladıktan sonra yaklaşık 10 gün kadar makyaj yapmayı unutun. soyulacağı için cildiniz ten makyajınızı kusacak ve soyacaktır. deneme yanılma yoluyla tecrübeme dayanarak bu ürünü yalnızca akşamları fazlasıyla ufak bir miktarda problemleri bölgelerine (ASLA TÜM CİLDE DEĞİL) yediriniz. bırakın cildiniz 1 saat kadar emsin kremi çok hafif yanma olabilir. 1saat sonra yüzünüzden çıkartın bol su ve temizleme jelinizle temizleyin.. ve nemlendirin. Bir gün sonrasına sakın ola güneşe direk korumasız çıkmayın. sakın. güneş kremini yedirin hatta cildinize.. çünkü soymaya başlayacak ve alttan gelen derinizde istenmeyen daha fazla lekelenme yapabilir.
ikinci akşamm tekrar problemli bölgelere fazla boca etmeden sürün. bu sefer öyle yatın.
bundan sonraki 1 hafta hiç bir şekilde sürmeyin yine aynı şekilde bu ilacı kullandığınız zamanlarda mutlaka güneş koruyucu kullanın. 3. gün sabah uyandığınızda cildinizin problemli bölgeleri soyulmaya kızarmaya çok hafif yanmaya ve soyulmaktan dolayı kızarmaya başlayacaktır. mutlaka bol bol nemlendirin. ben bu işlemi ayda 1 kere yapıyorum bir nevi cildim ölü hücrelerden arınıyor 10 gün kadar cildime makyaj yapamıyorum ve hem yenilenirken hem dinleniyor elbette derin izleri yok etmedi ama siyah noktalarım, sivilcelerim, pürüzlerim ve beyaz komedonlarım yok oldu =) ilacı kullandıktan sonr 1 ay içinde tekrar denememenizi tavsiye ediyorum. cildiniz çok yormayın..




Effaclar Gel : Vaatleri : Effaclar Gel hassas ciltler için yeni formülüyle cildi nazikçe temizler, kirden ve sebumdan arındırır. Ciltte temizlik ve tazelik sağlar. Rahatsızlık karşıtı ve yatıştırıcı etkileye sahip La Roche-Posay Termal suyu içerir. Cilde uyumlu pH'a sahiptir. Sabun, renklendirici madde, alkol ve paraben içermez.

bu bu nasıl desem.. benim mucizevi yüz yıkama jelim.. yani 3. yü kullanıyorum büyük boy olarak.. yağlı cildimin kurtarıcısı .. sivilcelerimin baş düşmanı.. gerçekten anlatamam kullanmanız lazım.. içerik bakımından çok temiz olması ve sabun paraben içermemesi yüzümün en yakın arkadaşı oluverdi bir anda :)
ben sabah akşam kullanıyorum sadece 

tavsiyemdir acnelyse kullandığınızda bu jeli kullanmayın çünkü acnelyse soyduğundan cildi kurutuyor bu jel de yağlı ciltler için yağ içermeyen jel iki katı kurutur cildiniz tahriş edebilir. eğer alacaksanız bu seriyi ikisini birden kullanmayın. cildin yağ dengesini kontrol altına alıyor bu jel.


Gelelim bu yazının baş yıldızına :  Efaclar duo(+) soin 




Vaatleri : Yeni formül: Jel-krem dokuda, 24 saat nemlendirme ve uzun süren matlık. Ciltte yapışkanlık ve yağlılık hissi bırakmayan hızlı emilim.

Procerad™ patentli seramid içeriği, kırmızı ve kahverengi akne lekesi oluşumunu engellemeye yardımcı olur. 
  • Komedojenik değildir.
  • Hipoalerjeniktir.
  • Paraben içermez.
  • Nikel testinden geçmiştir. (Nikel alerjisi olan kişiler için uygundur.)

CİLT BOZUKLUKLARINA VE AKNE LEKELERİNE KARŞI DÜZELTİCİ BAKIM.

Cilt bozukluklarını azaltmaya yardımcı olur.
Akne lekelerine karşı savaşır.
İlk 24 saatten itibaren etkilidir.
Şimdi bu ilaçla ilgili benim başımdan geçenler bi hayli karışık. ben önce deneme boyunu almıştım. üzerinde tüm cilde sürün yazıyor diye evet tüm yüzüme sürdüm. sivilce olan yerler ve yüzümün biraz daha hassas noktaları biraz yandı.. her gün sabah akşam yağtım. 3. gün cildimin her yerinde sivilce patlaması yaşadım. bakın şaka yapmıyorum utancımdan fotoğrafları bile yükleyemiyorum bir sürü beyaz beyaz yağ içeren komedonlar çıktı.. çıldırıcaktım resmen hemen eczaneye koştum ve kadın bana çoğu insanda olmayan ama bazen cilt deri altındaki yağ fazlalarını tetikleyip kusturuabilir ilaç siz kullanmaya devam edin dedi.hep mi beni bulur ?! yahu sivilce çıkmayan yerlerimde bile ki ömrümde bu kadar sivilce çıkartmayan ben üşenmeyi saymıştım 67 tane idi.. ağladığımı hatırlarım.. sonra yılmadın dediğini dinledim bu sefer tüm yüzüme değil sivilce üzerine ve lekelere uyguladım.. 1gün sonra kalktığımda (bu yazılara okuduğumda inanmayan ben,başıma gelince inanmaya başladım resmen ) o 67 tane olan sivilce yarı yarıya inmiş diğer yarısıda yok olmuştu.. inanamadım ya.. ve üzerine yazılanı silip atıp o andan sonra yalnızca problemli yerlere sürmeye başladım. üzerinde makyaj bazı olarak bile kullanılabilir olarak yazsada siz bence riske etmeyin tüm yüzünüze sürmeyin. böyle bi problemle karşılaşırsanız büyük demorolize olabilirsiniz.. cilt düzensizliği ve renk eşitsizliğini düzeltti mi ? vaatlerini yerine getirdi mi? ne yalan söyliyim ilk tüpte değil, 2. orta tüpte değil ancak 3,5 ay sonra cildimin renk eşitsizliği , leke görünü , solgun görünmesi %70 oranında fark edilir bir şekilde düzelmişti. o yüzden bittikçe alacağım bir üründür ve evet dikkatli kullanılması gerekir. her gün kullanıyor muyum ? hayır haftada 3 ve ya 4 gün o yüzden bana bir tüp uzun süre gidiyor diyebilirim.
Bu yazıdan anlayacağımız üzere maalesef lekelerimiz (derin olanlar) baki ve sivilcelerimize açtığımız savaş ile onlarsız günler haftalar aylar yıllar geçirebiliriz. siz bu ürünleri kullandınız mı ? memnun kaldınız mı ? yorum olarak bilgilendirebilirseniz belki benim bile bir eksiğim yanlışım ya da aydınlanmam olabilir.
 sağlıklı ciltler diliyorum herkese :)

5 Eylül 2016 Pazartesi

En sevdiğim 11 korku Filmi

Tünaydın !!! :)

Kapalı bir pazartesi öğlesinden herkese merhabalar.. kahvemi aldım balkona kuruldum ve başlıyorum yeniden.

Tanışma başlığında belirttiğim gibi bu blog her şey ile ilgili olacak. makyajda olur üründe olur yediğim yemekte olur ve tabi ki bugünün konusu  en sevdiğim defalarca izlediğim korku filmleri. Birisi bana gelipte" hangi tür film seversin " dese kaygısızca ilk vereceğim cevap korku filmi olur. küçükken abimle Freddy Krueger'ın tüm serisini tv lerde defalarca izlememizin bununla bi alakası olduğunu düşünüyorum =) (tabii her gece korkudan uyuyamazdım)

Açıkcası evde akşam yalnızsam film izlemek istesem internetten ilk arattığım korku oluyor. çağımızda çoğu insan romantik komedi sevse de ben de henüz ilk sırada değil o tür. Ben de eminim benim gibi korku filmlerine aşırı ilgi duyan belki listelerine girmemiş izlemediği filmler hakkında bilgi vermek ve yorumlamak istiyorum. 27 yıllık hayatıma 100 lerce korku filmi sığdırdım. liste aslında olukça eksik binlerce korku filmleri var ama ben de 2 hatta 3 kere tekrarını izletmeyi başarmış, izlemekten fazla keyif aldıklarımı ve arşivimi azıcık dökmek istedim. belki ilerde imdb puanına göre en iyi 100 korku filmi diye bir blog ta yazabilirim :)

Şimdii gelelim listeye ilk  :

Conjuring (Korku Seansı) 2013  :  imdb : 7.5
KonusuGerçek bir hikayeden uyarlanan “Korku Seansı / The Conjuring”, paranormal olayları araştıran Ed ve Lorraine Warren’ın nasıl dünyaca meşhur olduklarının korkutucu hikayesini anlatıyor; olaylar Ed ve Lorraine’in, karanlık bir varlık tarafından hayatları alt üst edilen bir ailenin çiflik evine çağırılmalarıyla başlıyor. Şeytani bir varlıkla yüzleşmeye zorlandıklarında, Warrenlar, kendilerini hayatlarının en korkunç vakasının içinde buluyorlar.“Korku Seansı / The Conjuring”in başrollerinde Academi Ödülü adayı Vera Farmiga, Patrick Wilson, Ron Livingston ve Lili Taylor yer alıyor. Filmin yönetmeni ise James Wan.  (www.sinemalar.com ) alıntıdır.

Film hakkında yorumum : Listemde ilk sırada yer almasının elbet bir sebebi var.. Bu film şu güne kadar izlemiş olduğum korku filmleri arasında en  en en iyisiydi diyebilirim. filmi belki de 5 kere izlemişimdir. Şimdi ben de şöyle bir şey var. Bir film izliyorsam tekrarını mutlaka izlerim. Kaçırdığım bir ayrıntı var mı ? verdiği bir mesaj var mı? müzikleri, detayları her şeyi .. film gerçek bir olaydan alıntıdır diye başlıyor zaten.. orada bir irkilme başlıyor.. oyunculuklar , o dönemi yansıtan figürler, dekorlar, kıyafetler, kasvetli havası.. evet klasik bir perili şeytanlı şatodan bozma bir evde geçiyor mevzu.. diğer korku filmlerinden farkı nedir derseniz kesinlikle kahramanlarımızın oyunculuğu en başta diyebilirim. hikaye klasik olsada işlenişi çok farklıydı. james wan ın bu film için kamera arkası yayınlandığında ilk kez kamera kullanımını farklı şekilde yaptığı ile alakalı bi roportaj vermişti. eğer ki izlerseniz film de zaten kameraların ve açıların alışılmış bir korku filminden ne kadar farklı olduğunu anlarsınız.. çok detaylara girip spoiler vermek istemiyorum. korku filmi severim diyen herkesin mutalak izlemesi gerektiğini düşündüğüm bir film. bana göre imdb puanı kesinlikle 8.9 olmalıydı. neden 10.0 değil çünkü konu klasik, mekan klasik.. zaten konu kalmadı artık korku filmlerinde :) Filmin ikincisi de çıktı.


İnsidious (Ruhlar Bölgesi) 2011 : imdb 6.8


Konusu : Josh (Patrick Wilson) ve Renai (Rose Byrne) üç çocuklarıyla beraber eski bir eve taşınmış ve mutlu bir aile yaşamı sürdürmektedirler. Kaza sonucu küçük çocukları komaya girene kadar.. Ancak bundan sonra olaylar başlar.. John ve Renai oğullarını açıklanamayan esrarengiz ve doğaüstü olaylardan, 'öteki'nden kurtarmak zorundadır.

Yorum : Filmin en çok müziklerine vuruldum ben yahu.. o kadar rahatsız edici ki hele o tip toe... ile başlayan lanet şarkı .. (Burcu burada yine irkiliyor) Conjuring ten de hatırlayacağım yine başrol olan Patrick Wilson bura da da karşımıza çıkıyor. Bu adamı korku filmlerine çok yakıştırıyorum. Filmin konusu bence alışılmışın dışında.. fazlasıyla ilgilendiğim ciddi anlamda hakkında araştırma yaptığım Astral Seyahat hakkında olan film. çocuklarını komada sanan aile aslında astral seyahatte olduğunu anlıyor ve olaylar ondan sonra başlıyor. oyunculuklar ve kalite yine muazzam diyebilirim. yine aynı şekilde ilk filmle bağlantılı 2 ve hatta 3. filmi var. bağlantılarını çok beğendim bence 1 ve 2 yi arka arkaya izlerseniz çok güzel bir seri ortaya çıkıyor. normal de seri filmleri iyi olmaz denir ama conjuring ve bu o bilinen önyargıyı kırmış bence. ben keyifle izledim. bana göre puanı imdb de 8.0 olmalı. 2 puanı neden kırdım bir kaç sahneyi biraz saçma buldum spoiler vermemek adına detaylara girmeyeceğim. 


A nightmare on elm street (Elm sokağında kabus ) 1984 imdb 7.5
Konusu : Film, Elm Sokağı'nda geçiyor. Boşanmış bir aileye, dedikoducu arkadaşlara, kendisinin verebileceğinden daha fazlasını isteyen erkek arkadaşa sahip olan Nancy Thompson'ın ile kirli, kahverengi şapkası; kırmızı, yeşil kazağı, parmakları bıçaklarla dolu eldiveni ve yanık suratı ile en popüler korku filmi karakteri Freddy Krueger'ın başından geçiyor. Nancy'nin en yakın arkadaşı Tina ve Tina'nın Rod'la baş başa yatak odasında geçirdikleri bir gecede Tina'nın vahşice öldürülmesiyle Nancy'nin komiser olan babası Donald Thompson dahil herkes cinayetten Rod'u sorumlu tutar. Daha sonra Freddy'nin devamlı Nancy'nin kabuslarına girmesi, en yakın üç arkadaşının da kendisiyle aynı kabusları gördüğünü anlaması ve annesinin Nancy'e Freddy'nin gerçek hikayesini anlatması üzerine Nancy; gerçek katilin Rod değil, Freddy olduğundan emin olur ve sadece kabuslarda ortaya çıkan Freddy'e karşı ofansif bir tavır alarak onu rüya dünyasından çıkarmaya çalışır.

Yorumum : İşte korku filmlerini sevmeye küçük yaşlarda freddy krueger ile başladım. Abimle tüm serisini defalarca gece yarıları izlerdik. tabii sonrasında uyuyamazdım ama şimdi dönüp geçenlerde tekrar seyredince zamanında ne kadar kaliteli ve sıradışı bir korku filmi serisi olduğunu anladım. efsanedir külttür elm sokağı serisi. bence 4. ve 5. cisi favorimdir ama genel olarak hepsine puan vermek istesem 10 üzerinden 10 veririm. hem orjinalliğine hem karakterin o döneme rağmen muazzam makyajına ve kaliteli kadrosuna.. ilk filminde tüm kızların gönüllerine taht kurmuş johhny depp te oynuyor=)
yanılmıyorsam 5. filmde de ufak bir sahnede yer aldı =)  izleyin izlettirin sırasıyla derim. belki zamanımız daki gibi kalite bulamazsınız ışık çekim açısından ama kesinlikle klasiktir bu seri. 


The Exorcism Of Emily Rose (Şeytan Çarpması ) 2005 : İmdb 6.7
 Konusu : Emily Rose (JENNIFER CARPENTER) üniversiteye gitmek için kırsal bölgedeki güvenli evinden ayrıldığında, kendisini nelerin beklediği hakkında sahip değildir. Bir gece yurtta yalnızken, tüyler ürpertici bir ‘halüsinasyon’ (sanrı) görür ve kendinden geçer. Geçirdiği bu krizler daha sık ve ciddi bir hâl almaya başlayınca, koyu bir Katolik olan Emily, kilisesinin rahibi Peder Richard Moore’un kendisine şeytan çıkarma ayini uygulamasını ister. Genç kız bu dehşet verici şeytan çıkarma ayini sırasında ölünce, rahip ihmal sonucu ölüme sebebiyet vermek suçuyla yargılanır.

Yorum : Ben bu filmi yanılmıyorsam 4 kere seyretmiştim. aslında hikayeyi başka birinin ağzından dinleyerek yaşıyoruz. geçmişe gidiliyor sürekli ve mahkemede anlatılıyor. film klasik içine şeytan giren kızımız EMily Rose un aslında başından geçenleri nasıl o hale geldiğini anlatıyor. Şeytan filminden farkı filmin gidişatı diyebilirim. Ben gerçekten bu filmle ilgili herhangi bir eleştiri kötü yorum yapamam ziraa eksiksiz çok güzel işlenmiş ve yer yer beni yerimden sıçratmış bir filmdi.. aşağıya linkini paylaşıyorum eğer ki şeytan filmini ve bu tarz filmleri seviyorsanız korkuda mutlaka pas geçmemeniz gereken bir yapıttır. ben puan veriyor olsam bu filme 8.6 verirdim.



The Ring (Halka) 2002 : imdb 7.1 

Konusu : Karanlık imajlarla dolu bir video-kaset. Kasedi izleyenler 7 gün içinde gizemli bir şekilde ölüyorlar. Gazeteci Rachel Keller da 4 gencin ölmesi üzerine olayı araştırmaya karar veriyor ve kaseti bizzat izliyor. Bu deneyimin ardından kendisiyle birlikte oğlunun da hayatı tehlikeye giren ve arkadaşı Noah’ın yardımını isteyen Keller’a olayı çözmek için sadece 7 gün kalıyor.

Yorum : Korku filmlerinde en dikkat ettiğim şey orjinal konusudur. bu filmin orjinal konusu beni kendine hayran bırakmıştı. her ne kadar japonlar ilk başta bu fikri üretip bir film çıkarsalarda ortaya, maalesef bu film kadar başarılı ses getimemiştir. aldığı imdb puanını sonuna kadar hakediyor. kezaa Naomi Watts ın oyunculuğuna ben bu filmde aşık olmuştum. sinemada izlerken bu kızımızın kuyudan çıktığı sahne ve kasedin ilk izlenme sahnesi beni koltuğuma yapıştırıp kaskatı kesmişti. çoğu komedi filmlerine malzeme olmuş bi yapımda olsa film orjinaldir ve yeterince beni korkutmuştu listeye girmeye hak kazanmıştır gönlümde. film seri şeklinde 2.si de vardır yine bir ile bağlantılı ancak ne yalan söyliyim aslını yaşatmış diyebilirm 2.si.. beğenmedim çok. ilki kadar iyi değildi. Naomi watts bile kuratmamış ikinci filmi.. şimdilerde internette görüyorum 3. sü çekilmiş ve kasım 2016 da gösterime giricekmiş. Trailer ından baktığım kadarıyla iyi bir şey geliyor.. umuyorum ilki kadar güzel olur beklemedeyim. :)




The Amityville Horror (Dehşet Sokağı 2) 2005 : imdb 6.0


Konusu 13 Kasım 1974’te, polis 112 Ocean Avenue, Long Island, New York adresinden korku dolu bir telefon çağrısı aldı. Polis oraya ulaştığında bütün aileyi yataklarında katledilmiş olarak buldu. Günler sonra, Ronald DeFeo, evdeki bir takım “seslerin” onu, anne ve babası ile 4 kardeşini öldürmeye ittiğini itiraf etti. Bir yıl sonra, George Lutz, Kathy Lutz ve çocukları hayallerindeki evi bulduklarını düşünerek aynı eve taşındılar. Taşınmalarından kısa bir süre sonra açıklanamaz ve acaip olaylar evde gerçekleşmeye başladı. Kabus gibi görüntüler, ve korkunç sesler hala evde olan bir kötülüğün varlığındandı. Kızları Chelsea’nin Jodie adında hayali bir arkadaşının varlığıyla ürken Kathy, George’un da gece ve gündüzlerini bodrumda geçirmesiyle ailesini bir arada tutmaya çabalar. George bodrumda “Kırmızı Oda” adıında gizemli bölmeye açılan gizli bir geçit keşfeder. Kötü sesler ve hayaller George’un kafasında yankılanırken ev canlanır ve sonsuza kadar “Amityville Horror” diye bilinecek olan tüy ürpertici olaylar birbiri arkasına sıralanır.

Yorum : imdb bu filme neden 6 verdi gerçekten anlayamasam da , düşük bütçe ile çekilmiş conjuring 2 filmine bile konu olmuş, gerçek bir olaydan alıntılı, orjinal filmi 1977 de çekilmiş olmasına ve beni inanılmaz korkutmasına rağmen bu kadar düşük vermesi şaşırttı. belki fazla kasvetli geçiyor ve klasik şatodan bozma (terim çok iyi değil mi ya :D ) bir evde geçiyor diye mi bilemedim. başrol baba ve küçük kızın perfomansı bana göre oldukça iyiydi. belki anne rolundeki Melissa George bi tık daha aşağıda performans göstermiş olabilir ama film bence inanılmaz içine çekiyor seni ve baştan sona korkutuyor.. sonu biraz hızlı bitirmişler bence biraz daha içerikli detaylı olabilirmiş.. birazda görüntü kalitesi düşük. fazla kasvet ve karanlık film ama bunlar listeme girmemesi için sebep değil ve bence puanı 8.7 olmalıydı. bak o kadar iddialıyım :D



Sinister (Lanet) 2012 :İmdb 6.8
Konusu : Bir gerçek suç yazarının yeni taşındığı evde, içerisinde evde çekilmiş korkunç görüntülerin olduğu bir kutu film makarası bulması sonucunda kendisini ve ailesini korkunç bir kabusun ortasında bulmasını konu alıyor.

Yorum : İşte size bir orjinal konu daha .. daha evet yine çocuk ruh temalı ama film daha en başından beni inanılmaz korkutmayı başardı diyebilirim. konusu gerçekten sevebileceğim tarz ve tadında bir film. sonunu hiç beğenmedim o ayrı.. spoiler vermemek adına susuyorum. film yazar olan ancak artık yazamayan bir adam ve karısının yeni eve taşınmasıyla başlıyor.. fikir bulup yeniden yazıp popüler olabilmek için kendine oda hazırlıyor ve tam yazmaya başlayacak iken çatı katında bir kutu buluyor.. içerisinde kısa filmler.. o filmler gerçekten mükemmel hazırlanmış. film buradan itibaren başlıyor. bu da seri bir film ve inanın ikinci filmi de en az bir kadar muazzamdı.. izleyin tavsiye ederim. bu filme puanım 8.0 olurdu şahsen.



Oculus (Göz) 2013 : imdb 6.5

Konusu : Film oldukça gizemli ve eski bir aynanın etrafında gelişiyor. Aynanın son sahipleri olan Kaylie ve Tim, anne babalarının ölümünün ardından kötü giden ilişkilerini düzeltmeye çalışan iki kardeştir. Kaylie, tüm tersliklere bu aynanın yol açtığına inanmaktadır. Kaylie olayları çözmek ister, aaraştırmasında derine indikçe tarih kendini tekrarlayacaktır. Kardeşlerin ilişkileri daha da kötüleşir, çünkü zamanla aynanın kötücül gücünün etkisine girmişlerdir.
Mike Flanagan'ın yönetmen koltuğunda yer aldığı 2013 yapımı korku filmi. Filmin başrollerinde Katee Sackhoff ve Karen Gillan yer alıyor.

Yorum : Şimdi çoğu okuyan diyecektir ki bu filmin nesin beğendin. Ziraa internetten çoğu okuduğum yorumda film fazlasıyla taşlanmış ve seyrettirdiğim bir iki kişi maalesef beğenmedi. maalesef diyorum çünkü ben filme ba-yıl-dım. tamam kendimi yükseklerde görmüyorum en iyi korku filmi sever diyemem belki ama korku filmlerini çok sever ince eleyip sık dokurum. süzgeçten geçirdiklerim arasında resmen bu film rahatlıkla geçti ve kalbimi kazandı açıkcası. oyunculuğu sevdim. konusunu mekanı anlatmak istediğini zaman kavramının ende yok olmasını hikayesini veee korku filmlerinde en sevdiğim süpriz sonlu olması beni inanılmaz cezbetti.hele ki psikopat baba rolündeki Rory Cochrane in performansı bence yeterli idi. ha evet çok korktum diyemem. korku klasiğidir diyemem. Anca gerdiği 5 -6 sahnesi bence yeterliydi ziraa efektler ve kamera açıları anlattığı ayrıntılar bana orjinal ve kaliteli geldi. korkmak için değilde kalitesi bazından bi izlenirse eminim sevecek ve evet gerilim korku diye klasöre ayırabileceksiniz filmi. başrol hatunun açıkcası baştaki bir kaç saçma diyaloğu ve kardeşinin bir kaç ergen davranışı dışında fimi beğendim ve kişisel puanım 7.8



Devil (Şeytan) 2010 : İmdb 6.3


Konusu : Bir grup insan bir gökdelenin asansöründe mahsur kalır, buraya kadar tek sorun bu gibi görünse de aralarında bir kişinin şeytan olduğunu henüz bilmiyorlardır...M.Night Shyamalan ın öyküsünden uyarlanan filmin yapımcılığını da yine Shyamalan üstlenmiş...


Yorumum :  Tek mekan filmlerini sever misiniz ? Eğer cevabınız evet ise buraya gelin toplanın heyy.. mutlaka bir bakın. Birbirini tanımayan 5 insan.. kimi iş görüşmesi için kimi davası için kimi ziyaret için plazaya girer.. ve asansör de çıkarken mahsur kalırlar..
film buradan itibaren başlıyor.. aralarından biri şeytan ve hepsi özünde suçlu ve kötü insanlar.. Film için açıkcası çok tereddütte kaldım korku filmi değil esasen. Gerilim ve gizemli filmler kategorisinde değerlendirilebilicek bir film. Peki neden bu listeye aldım. Çünkü en başta da belirttiğim gibi orjinallik varsa ve içinde az da olsa gerilim barındırıyorsa gönlümde taht kurar ve gerildiğim korktuğum 2-3 sahne mevcut. tek mekanda geçmesi de cezbetti açıkcası. ancak sonunu daha gerçekçi bir diyalog halinde yapabilir daha iyi bağlayabilirlerdi o yüzden puandan kısıyorum 7.5




Thir13en Ghosts (13 Hayalet) 2001 : İmdb 5.5

Konusu : Arthur Kriticos (Tony Shalhoub) ve çocukları, Kathy (Shannon Elizabeth), ve Bobby (Alec Roberts), birbirleri dışında herşeylerini kaybetmişlerdir. Jean (Kathryn Anderson) Arthur’un karısı ve çocuklarının annesi, geride kalanlara birşey bırakmayan bir yangında ölmüştür. Aile, ölenin yasını tutarken günün birinde Arthur’un egzantrik amcası Cyrus’un (F. Murray Abraham) bir garip evi miras bıktığını öğrenirler. Tamamen demir ve camdan inşa edilmiş olan ev, boş alanları, keskin hatlarıyla modern bir mimari eserdir. Evi gezdikçe ve cam duvarlarına hayranlıkla baktıkça, Arthur ve çocukları bir anda dönen talihlerine inanamazlar. Asıl bilmedikleri ise bu evin derinliklerindeki karanlık sırdır. Teker teker ortaya çıkan ve korkunç ölümlerin izlerini taşıyan oniki hayalet aileyi rahatsız etmeye başlar. Aile ise bu evden sağ kurtulmak için bir bulmacayı çözmek zorundadırlar. Kendilerini kurtuluşa veya ölüme götürecek olan bulmacayı..

Yorumum : Küçükken izleyip tam 5 gün gece uyku uyuyamadığım film.. İçerisinde oyunculuğuna hayran kaldığım Matthew Lillard ı barındıran sevdiğim her şeyi bünyesinde toplayan film. Alın size bir orjinal film daha.. Belki ismi orjinal değil evet tamam ama o hayaletlerin ismi.. Hepsini tek tek ezberlemiştim o çocuk halimle yahu.. 5 gün diyorum 5.. uyuyamamıştım.. asla günümüzün kalitesiyle kıyaslamayın filmi.. 15 sene öncesine göre izlediğim unutamayacağım, her sahnesi ezberimde olan ve tabiiki artık korkutmayan kült filmdir nazarımda.. imdb nasıl 5.5 verir anlayamıyorum oysa diğer siteler de 7nin üzerinde seyrediyor.. bana kalsa kesinlikle 8.7 yi hakeder! ayrıca erkek hayranları içinde film başrölünde Shannon Elizabeth i de bünyesine katan bir film. ben başından sonuna kadar çok korkmuştum özellikle hayaletlerin kapılarının açıldığı sahne.. izleyin izlettirin listede en çok izlemenizi tavsiye edeceğim filmdir sanırım..



Child's Play (Çocuk Oyunu) 1988 : imdb 6.5

Konusu : Child’s Play serisinin ilk filmi , serinin başlangıç ve en korkunç filmi olarak karşımıza çıkıyor. Tom Holland’ın yönettiği korku filmlerinin önemli örneklerinden biri olan Child’s Play , meşhur korku karakteri Chucky’nin cinayetlerini konu alıyor. Chicago’nun güney taraflarında Charles Lee Ray adlı bir seri katil , Mike Norris isimli bir dedektif tarafından vurulur. Gizlice bir oyuncak dükkanına girmeyi başaran Charles , ruhunu dükkandaki meşhur oyuncak “a good guy”lardan birine aktarır. Chucky artık en kısa zamanda ruhunu tekrar aktarabileceği canlı bir kurban bulmalıdır... Karen Barclay , 6. yaşını kutlayacak olan oğlu Andy’e çok istediği “good guy” oyuncaklarından alamadığı için üzgündür. Karen ve en yakın arkadaşı Maggie en sonunda aradıkları oyuncağı bir dükkanda bulurlar. O gece Maggie’nin Andy’e bakıcılık yapması gerekmektedir. Ama Andy ve Maggy evde yalnız değillerdir. Chucky , kendini ilk kez o gece belli eder ve korkunç olaylar başlar...

Yorumum : Tabiki de bu filmi es geçemezdim. tabi ki de listede yer alacaktı.. Tamam çok komedi malzemesi oldu. tamam şimdi izlesek gülmekten ölürüz belki yer yer.. ama 1988 diyorum.. ben doğmadan 1 yıl önce çekilmiş diyorum.. ben bu filmi izlediğimde 8 yaşındaydım. yahu oyuncak bebeklerden korkar olmuştum ! (abiciğimin çok katkısı var kendisine saygılar sevgiler) bu film kült ün ötesidir benim için. oyuncak bir bebek ve canlanır.. seri katilliğe soyunur. aslında sevimlidirde kerata.. ama o yaşlarda beni çok korkutmuştur. yer etmesem olmazdı listede. bu filmin serisi de vardır ve hatta chucky'nin gelini diye de hem korku hem komedi filmi bile vardır. ( bak ona çok gülmüştüm işte) hatta ve hatta yanılmıyorsam 2013 te de yeni versiyonu çekildi.. rezaletti bence. pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. ne varsa eskisinde var yahu.
hani arşiv yapmak için bile saklanıp bence bi boşlukta izlenebilir bir filmdir. :)


filmlerin konusu kısımları : www.sinemalar.com 'dan alıntı yaparak yazılmıştır.

4 Eylül 2016 Pazar

Yves Rocher Yağlı Ciltler İçin Seri

Yeniden Merhabalar

Bugün ismini telafuz etmeyi çok sevdiğim bir markanın mağazasından ilk aldığım 3 ürünü anlatacağım sizlere.

Biliyorsunuz ki yağlı ciltli olduğumu söylemiştim (aslında yaşadığım şehirden kaynaklı)
Dolayısıyla tanıtacağım, anlatacağım, tavsiye edeceğim ürünler genel olarak yağlı cilde sahip insanlar için olacaktır. Yves rocher ın ürünlerini hep merak etmişimdir ve hiçte mağazasına gidip göz gezdirmemişimdir neden bilmem. Bi dönem yüzüm için kullandığım eczaneden aldığım yüz yıkama jelim bitmek üzereydi ( la roche posay onu da anlatacağım ilerleyen günlerde ) memnun kalmama rağmen değişiklik arayışı içindeydim. ve kararımı bu markayı deneyimlemekte kıldım. Adana da optimum daki mağazasına giderek cilt tipimi anlatıp hem matlaştırıcı gece-gündüz kremi hem de yağlı ciltler için jel tavsiye istedim. görevli hiç çekinmeden direkt bana aşağıda ki seriyi tasiye etti ve fazlasıyla memnun kalacağımın altını çizdi.
Yves Rocher Sebo Vegetal Gel : Yağlı ciltler için içinde paraben ve renklendirici içermeyen gözenekleri derinlemesine arındıran temizleme jeli diye arkasında belirtmekte.. ciltteki yağ fazlasını emerek mat görünüme sahip olunacağını ve açıldıktan sonra 6 ay içinde tüketilmesi gerektiği yazıyor arkasında.. açıkcası ben bu ürünü bildiğiniz bitirdim (zaten foroğraftan belli oluyor) ancak memnun kalıp kalmadığımı anlayamadım.. yani şöyle söyleyebilirim ki diğer herhangi bir drugstore mağazalardan yağlı ciltler için alınacak jellerden pek bir farkını göremedim. mat görünüm sağlamadı, gözenekleri açıkcası derinlemesine temizlediğini gözlemleyemedim. ancak koku hassasiyeti olan varsa bile kullanabileceği bir ürün. temizlemesini sevdim , kokusu hiç rahatsız edici değil, yağı belli bir saate kadar tölere edebiliyor fakat yazdığı gibi derinlemesine temizlik olmadı. bir daha alır mıyım ? sanmıyorum. daha sevdiğim ürünler var hali hazırda. fiyatı da yanlış hatırlamıyorsam 22 lira idi. mağazalarından temin edebilirsiniz.



Yves Rocher Sensitive Vegetal : bir nevi cilt makyaj sonrasına temizleme suyu tonik gibi. aslında buna ihtiyacım yoktu ama kasadaki bayan ısrarla memnun kalacağımı söyleyince edinmek istedim. makyaj kalıntılarını çıkartıp cildi kirden arındırmayı vaad etmekte. hassas ciltler için cildi tahriş etmeden içerdiği sarıçetan özü ile pamuk yardımıyla temizlediği yazıyor. gerçekten temizliyor mu ? kesinlikle evet. bir tonik görevi görmüyor ya da gözenek küçültmüyor ancak makyaj kalıntılarını kesinlikle çıkartıyor diyebilirim. özellikle rimel ve göz makyajımı zorlu olmasına rağmen temizliyor yakmadan. yağlı ciltlerde yağıda emiyor ve mat olmasada aydınlık taze bir görünüm kazandırdığını söyleyebilirim. haftada 2 veya 3 kere kullanıyorum. buz dolabında muhafaza ediyorum. soğuk olunca sanki daha bi ferah hissediyorum. fiyatı da 26 tl idi sanıyorum.

biraz bulanık olmuş affola
Yves Rocher Sebo Vegetal Zero Blemish  Gel Cream : ve son olarak benim aldığıma en en en çok memnun kaldığım en çok sevdiğim son ürünü!
ben bu ürünü abartısız her gün kullanıyorum. alalı bunları 2 ay geçmesine rağmen kremin dibini gördüm diyebilirim :) yağlı ciltler neme ihtiyaç duyar arkadaşlar. nasıl olsa yağlı diyip krem sürmez isek nemini kaybeder daha çok yağlanır kırışıklık dahi olabilir. ancak tabiki içinde yağ barındıran kremlerden ziyade su bazlı olabilir yağsız kremler olabilir bunları kullanmakta en mantıklı çözüm olur daha fazla yağlanmaması için. bu krem yağ içermiyor hatta ve hatta ben bazen makyaj bazı olarak bile kullanıyorum. hem nemlendiriyor hem inanılmaz mat bir görünüm oluşturuyor hem yağlanmayı fazlasıyla geciktiriyor ve en önemlisi gözeneklerimin o fazla büyük olan görüntüsünü minimuma indiriyor diyebilirim. yağlı bir cildiniz varsa nemlendirmek istiyor fakat daha çok yağlanmasın sivilce yapmasın diyorsanız mutlaka mağazasında bir göz atmanızı tavsiye ederim. fiyatı yanılmıyorsam 29 tl idi. oldukça uygun geldi bana. bittikçe alabileceğim bir ürün oldu kendisi :)


peki siz bu ürünleri kullandınız mı veya tavsiye edeceğiniz bir nemlendirici var mı ? yorum kısmına yazabilirsiniz.

herkese mutlu haftalar dilerim. 

saygılarımla :)